Selamün SGK

Çarşamba Günü
Bu arada Oda Tv'nin başlıklarına da hastayım. O nasıl bir hayal gücüdür, nasıl bir abartmadır. Valla tam benim kafadanlar. İpek ne yapar?, (Hep bir ağızdan) -ABAARTIIR!
      Birkaç gün önce bir arkadaşımdan şans eseri, çok önemli bir şey öğrendim. Tamamen şans eseri olmasının nedeni, kendisinin de oldukça ilginç bir şekilde öğrenmiş olması.

Bundan daha az sevimli olursa; arkadaşlıktan mensiniz!
 Türkiye'ye ait her gün kötü şeyler öğrenecek değiliz ya! Bir gün bu çok yakın arkadaşımın bebek beklediğini öğrendim ve elbette çok mutlu oldum. Normalde Azerbaycan'da yaşayan arkadaşımın, çocuğunu Türkiye'de dünyaya getirmeye karar vermesi ve haliyle bir Türk hastanesine gitmesiyle başlamış her şey. Öncelikle doktor, analık hakkı diye bir şeyden bahsetmiş. Bu hakla, hastaneye herhangi bir şey ödemesine gerek olmadığını ve vezneden parasını geri alabileceğini, söylemiş. Onlar da vezneye gitmişler. Sosyal sigortaları sorulmuş. Yurt dışında yaşayıp durdukları için sosyal sigortaları yok. İşin ilginç tarafı kaymakamlığa gidip gelir testi yaptırmaları gerektiğini de öğrenmişler. Bu teste göre de borçları belirleniyor. Henüz bekleme aşamasındalar; ama benim biraz araştırdığım kadarıyla eve giren maaş miktarını hane halkına bölerek hesaplanan mecburi bir aylık ödeme var. Bunu gerçekleştirmezseniz de aylık 257 TL'ye kadar borç yeme ihtimali var. Her T.C. vatandaşı için zorunlu olan bu uygulama, kaçak çalışmayı önlemek, çalışanları korumak için aslında güzel; ama keşke bizim de haberimiz olsaydı be kuzum. Kiminin karşısına binlerce lira borç zönk, diye çıkabiliyormuş. O an ölür müsün, öldürür müsün yani??  Eğer ananızdan babanızdan dolayı faydalanıyorsanız, okul falan okuyorsanız sorun pek görünmüyor. Yurt dışında yaşayanlar için de sadece ikametini Türkiye'deki adresinden düşürtmek yeterli değil. İkametini yurt dışına aldırmış olmak da gerekiyor. Ben cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmak için yaptırmıştım; ama o güne kadarki borçlarım kaba bir hesaplamayla 2500 TL çıktı. Gelir testiyle daha iyi belli olur aslında; çünkü hakikaten kabaca hesaplanmış. Örneğin beni hangi haneye dahil etmişler merak ediyorum; çünkü Türkiye'de ikametgahım yok. 

Kamçıla beni Behçet!
Neyse ben bu 2500 TL' yi ne yapcaz da netcez, diye düşünürken, eşim niye konsolosluğu aramıyorsun aptal mısın, dedi. 

 Siz de durumunuzu öğrenmek için; https://esgm.sgk.gov.tr/Esgm/ adresinden yardım alabilirsiniz.

  Perşembe Günü
      Eneee hakkı var herifimin diyerek bizim elçiliği aradım. Onlar da buradaki oturma ve çalışma iznimle konsolosluğa gitmemi ve işimi orada halledebileceğimi söylediler, sağ olsunlar.

Cuma Günü
      Normalde cuma günü vizemi uzattıracaktık. Bu yüzden gerekli belgeleri akşamdan hazırlayıp, sabah erkenden kalkarak-sabahın 6'sı- hazırlanıp prefecturelüğün (kaymakamlık galiba) yanındaki, göçmen bürosuna açılış saatinden (8.00) yarım saat önce (7.30) kapıda dikilmeye gittik. Hayalimizde sırada ilk biz olacaktık; ama gittiğimizde gördük ki, durum hiç de böyle değilmiş. 

Yoksa ben ölmedim mi??
İnsanlar sanki Michael Jackson'ın konserine bilet alacakmış gibi günler öncesinden sıraya girmiş olmalıydılar ki,

 sıranın başı görünmüyordu. Binanın etrafı korkunç bir kuyrukla sarılmıştı. İşin acıklı yanı açılış saati 8.30 muş. Yani bir saat önce gelmiş olmamıza rağmen bu görüntüyle karşılaşmıştık. Demek ki insanlar akşamdan çadırlarıyla gelip nöbet tutuyorlar. İşin daha da acıklı yanları var. Bir saat bekledikten sonra kapıdaki görevliler, ne amaçla geldiğinizi soruyorlar. Pek çok kişi doğru yere gelmemiş zaten. Önce onları bi' eliyorlar. Yani akşamdan nöbet tutmak yeterli değil, doğru yerde de dikilmiş olmak gerekiyor. Örneğin biz de doğru yere gelmişiz; ama doğru zamanda gidememişiz. Vize bitim tarihinden en fazla iki ay önce başvurabiliyormuşsunuz. Halbuki biz önceden arayıp bunun mümkün olup olmadığını sormuştuk. Kapıda bunu söylediklerinde eşim oradakilere saldıracak, diye çok korktum. Zaten oraya polisi de bir sebepten dolayı dikmiş olmalılar. Benim en çok üzüldüğüm insan grubuysa, bizden sadece bir kaç kişi sonrakilerdi. Onlarla hiç muhatap olunmadan sadece gitmelerini söylediler; çünkü sıra bileti kalmamış. Oradakiler isyan çıkarıp binayı ateşe verseler yeridir, diye düşünüyorum. Bu arada orası Avrupa, olur mu öyle şeyler demeyin, adamlar haksızlığa dayanmıyorlar, her fırsatta haklarını arıyorlar, arayabiliyorlar. Neyse ben zaten böyle saçmalıklara Türkiye'den idmanlı olduğum için fazla yıkılmadım ve bari bir işim hallolsun diyerek Türk Konsolosluğu'na gittim. Sosyal Güvenlik ve Çalışma Ataşesiyle görüştüm ve ikametgah belgesi alıp sgk'nın internet sayfasında bulduğum borç priminin yazılı olduğu kağıt ve bir dilekçe ile SGK'ya gönderirsem, borcumun silineceğini öğrendim. Çok mutluydum. Sabahkine ek iki saat daha sırada beklemem bile canımı sıkmadı. Konsolosluğun içindeki noterden ikametgah belgemi aldım, 15 euromu ödedim, şimdi de Türkiye'ye gidip bu belgeleri vereceğim günü heyecanla bekliyorum. Aslında postayla da gönderilebilir; ama yine de n'oooluuur n'oolmaaaz, diyorum ve bu işi Türkiye ziyaretime bırakıyorum. Bu arada Türkiye'deki Fransız elçiliğinde çalışanlara kıyasla kat be kat daha kibar ve kaliteli olan elçilik çalışanlarını da canı gönülden tebrik ediyorum. Hepinize de bol şans diliyorum, umarım binlerce liralık bir borcunuz yoktur. 

13.07.2014/ Lyon

Yorumlar

Popüler Yayınlar