Viva Maestro

Merhabalar Herkese,

      Bu sefer beni duygulandıran bir anımla karşınızdayım. Yani böyle ağlamalık değil de, geceden gündüze değil de, dünden bugüne değil de çabuk çabuk kelimeleri beni en iyi anlatacak türden. Anlatacağım olay sanatla ilgili olduğu için Necati Şaşmaz ile başlangıç yapmam çok yerinde oldu, diye düşünüyorum. Tabii benim aktaracağım sanatın kalitesiyle onunki aynı seviyede değil, hatta burada sanat sanatçı kavramı araya giriyor. Kıyaslamasını da siz yaparsınız bir zahmet ya da yapmazsınız:)

      Geçen gün durup durduk yere bir arkadaşım aradı. Tabii arkadaş bu arayabilir, arayacak da, mesaj da atacak. Hem bu seferki bir klasik konserine iki bilet için. Höhöhö evet benim böyle güzel arkadaşlarım da var. Çok teşekkür ediyorum tatlım. İşin ilginç yanı, kendisinin önceden bilet alıp da, son anda işi çıkmış olması değil. Bugünkü yazımın en can alıcı noktası, öz cümlesi şimdi geliyor. ......(biraz heyecanı arttıralım, ooooooOOOOO) Evet şimdi hazırız. Kendisi operada çalışıyor ve bir gün önce yapılan son provaya, opera çalışanlarının iki yakının giriş hakkı var. Ben bunu daha önce duymuştum; ama bu gösterilerinden herhangi birini izleme fırsatım olmamıştı. Benimle gelmesi için başka bir arkadaşımı aradım. O da kabul etti.

      Kendisi aslen Çinli olan bu arkadaşımla da geçen sene Antalya'da, Olimpos'da tanışmıştık. Hayatımızdaki en güzel tatillerden biri olduğunu söyleyebilirim. Orange Pansiyon sayesinde birazda. Kesinlikle çok memnun kaldığımız ve geri döneceğimiz bir adrestir kendisi. Yalnız lüks arayanlar aradıklarını orada bulamayacaklar. Arkadaşlık, dostluk, huzurlu ve rahat bir ortamsa aradığınız yer,


adres belli Orange Pansiyon. Bana iyi hizmet ver, ben de bedava reklam yapayım arkadaşım. Valla da komisyon almıyorum billa da. Bu Çinli arkadaşım da tatilimizi güzelleştiren unsurlardan bir tanesi idi. Tesadüf bu ya, meğer o da Fransa'da, hatta Lyon'da, hatta bize komşu bir binada oturuyormuş. Tesadüfün böylesi. Elbette irtibatı koparmadık. Hatta Olimpos'ta tanıştığımız ve tatilimizi, hatta hayatımızı güzelleştiren bir diğer tesadüf de orada tanıştığımız Kazak aile oldu. Onlar da Ankara'da komşu çıktılar. Ya işte bu kadar iyi yürekli bir insanım. Hatta ağzınız açık kalsın diye (kalmayabilir de tabii) olayı toparlayıp başka bir tesadüfle yazıma devam ediyorum.

      Opera binasına gittiğimde, girişte benim dil okulundan çook sevdiğim, hatta bizi opera binasını gezmeye götüren öğretmenimle karşılaştım. Onu gördüğüme çok çok mutlu oldum. Dedim ya seviyorum, diye. Hem konsere gidecek olmanın mutluluğu, hem de opera binasına ikinci girişimde de onunla birlikte olmak cidden hoş bir tesadüftü. Hatta reytingi oldukça yüksek olan batıl inançlarla ilgili yazımı da onun sayesinde yazabilmiştim.


http://parislikezban.blogspot.fr/2015/04/fransada-batl-inanclar-ve-kokenleri.html

 Belli ki siz de olsanız, severmişsiniz yani:)

      Onunla biraz sohbet muhabbetten sonra, eşi de bize katıldı. Çizgi roman çizeriymiş.


http://www.lyonbd.com/
Hatta burada büyükçe bir çizgiroman festivali var. Burada belediyeler çizgi romanı, tanıtım yapmak için kullanıyorlar ki bence daha akılda kalıcı, daha dikkat çekici ve daha ilginç. Örneğin tarihi bir kişiliği düz yazıyla anlatmak var, çizgi romanla anlatmak var. Müşteri kitesinde çocuklar dahil herkes var; çok büyük avantaj bence. Gerisi hayal gücünüze kalmış. Dünya trendlerini yakalamak isteyen tüm yöneticilere, belediyelere, şirketlere, müzelere tavsiyemdir; çizgi romanı tanıtımlarınızda kullanın lütfen! (Bu saydıklarımın blogumda ne işi olur bilemiyorum; ama olur ya:)

     Sonrasında arkadaşımın da bize katılmasıyla konser salonuna geçebildik. Gerçi benim için oradan ayrılmak biraz zor oldu; çünkü opera binasının önündeki kafede her haftasonu yapılan jazz konserlerinden biri vardı.


Üstüne üstlük de güzel çalıyorlardı. İnsanlar ellerinde içecekleri, güzel müzik eşliğinde ya sevdikleri ile sohbet ediyor ya ellerindeki kitap, gazete ne varsa okuyordu. Ben de kenardan kenardan bu güzel müziğin keyfini çıkartıyordum. Her şey gibi bu güzel anın da sonu gelmişti ve başka bir güzel ana doğru yol alma vaktiydi. Mimarisi çok özel olan, güzel bir binanın içindeydik. Fransa'nın ilk opera binası yanmış, tekrar inşaa edilmiş ve son zamanlarda da restorasyonu gerçekleşmiş.



http://parislikezban.blogspot.fr/2015/05/fransann-ilk-opera-binas.html
Daha ayrıntılı bilgi için önceki yazıma ulaşabilirsiniz.



       Bu sefer binayı gezmeye değil, konser izlemeye gelmiştim. Konserin ismi Viva Maestro. Son zamanlardaki favorim, gördüğüm herkese tavsiye ettiğim İtalyan restaurantının da karmamdaki etkisiyle İtalyanca olmuş herhalde bu konserin ismi de. Konser, dokuz yıldır Lyon orkestrasının şefinin emekliliği şerefineymiş. O yüzden de adı Viva Maestro olsa gerek. Tüm sanatçılar günlük kıyafetleriyleydiler. Normalde siyah beyaz bir görüntüye alışıp, bu cıvıl cıvıl görüntüye şahit olmak ilginç bir deneyimdi. Prova olduğundan, arada orkestra şefi sanatçıları durdurup şöyle yapın böyle yapın, diye komutlar da veriyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Japon olan orkestra şefi çok sempatikti. Bir de opera sanatçısı vardı. O da iyiydi. Koro ve çocuk korosu da vardı. Her şey vardı kısaca.

     Bu arkadaşın neci olduğunu soranlara da opera binasının tuvalet tabelası cevabını veriyorum. Peki benim size başka bir sorum olacaktı. Hangisi kadın, hangisi erkek tuvaleti ve neden:) Binanın iç mimarının marifetiymiş.

      Konser bitince de herkes evine dağıldı. Benim aklımda ;ise bir ton soru. Sanat ne kadar güzel bir şey, sanatın her dalı güzel resim, müzik, tiyatro. Herkes profesyonel olmadan sadece boş vaktini değerlendirmek için öğrense, bu dünyada kötülük kalmaz, diye düşünüyorum. Nasıl daha iyi olabilirim, ne katkıda bulunabilirim, kendimi ve uğraştığım sanatı nasıl ileriye götürebilirim, diye düşünmek bile bir ilerleme olurdu insanlık için. Dünya'ya sadece üzülmek, sıkıntı çekmek, savaşlardan kaçmak için gelmiş olamayız. Bunu değiştirmek bizim elimizde. Bugün televizyonun önünde yayılmak yerine kendiniz ve insanlık için bir şey yapın ve kendinizi bir konuda geliştirmeye başlayın (ya da devam edin). Bizim toplumumuzda bunlar çok rastlanan yetenekler olmadığı için çevrenizden beğeni de toplarsınız hem. Yetenek var da aslında, yani...

http://www.sabah.com.tr/kultur-sanat/2012/05/18/devlet-tiyatrolari-kapaniyor Bu tarz haberlerle de yüreğimizi ağzımıza getirmeseler keşke.

      Sonuç olarak dünya barışı dileklerimle yazımı bitiriyor, hepinize bol sanatlı, resimli, müzikli günler diliyorum efenim. Buraya bir Zeki Müren cuk olmaz mıydı, olurdu. O zaman hemen efenim.



12/06/2017, Lyon

Yorumlar

  1. ��Ne güzel anlar, anılar, arkadaşlıklar.�� Sevenlerinle, sevdiklerinle birlikte sanatla iç içe mutlu bir yaşam diliyorum sana. Bu arada neden yazılarına devam etmiyorsun? Hepsi çok güzel. Kaliteli, esprili, bilgilendirici. Yenilerini bekliyorum.����

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Hı hı evet! Hımmm...Devam edin lütfen...hımm..

Popüler Yayınlar