Fransa'nın İlk Opera Binası

      Bu hafta sınıfça Lyon'un opera binasını ziyaret ettik. Gezi rehberli ve grup fiyatı 80€.  Bu opera binası, Fransa'nın ilk operası olma özelliğini taşıyor. Batı operası* 1600'lü yılların başında, İtalya'nın Floransa kentinde doğmuş. 18.yüzyılın ortalarında Lyon'da Fransa'nın ilk operası kurulmuş. Daha sonra bu bina 1826 yılında tamamen yanmış. 1831 yılında tekrar inşa edilmiş. Operasız yapamamışlar adamlar.

Eski Yeni Opera-20.yy başı

      1986-1993 yılları arasında Jean Nouvel tarafından yenilenmesi yapılmış. Günün şartlarına uyarlanmış. Binanın altından girmiş, üstünden çıkmış. Gerçek anlamında kullanıyorum deyimi. Binanın altına ve üstüne bolca eklemeler yapmış.

      İlk başta Lyon'lular pek sevmemişler bu yeni binayı. Tepesindeki kavis dolayısıyla "Mikrodalga fırın" diye de bir isim takmışlar. Ama ben içini gördüm ve rehber hanımdan da adamın felsefesini dinledim, gayet mantıklı ve ilgi çekici geldi açıkçası. Elimden geldiğince sizinle de paylaşmaya çalışacağım.

      Gerçekten bir karınca yuvası gibi. 357 kişinin çalıştığı bina 18 kattan oluşuyor. Ana salon, zemin + 6 kat üzerine kurulmuş ve 1100 kişi kapasiteli. 6. katta görüntü yok; ama ses varmış. Gerçekten bazıları sesin üst katlarda daha kaliteli olmasından dolayı görselliği bir kenara bırakıyorlarmış. O zaman konsere git kardeşim, burada ne işin var!?  Bu tip salonlara İtalyan Salon (Salle d'opera a l'italienne) dendiğini de bilmiyorsanız benden öğrenmiş olun.

      Yapımı sırasında operaya dair ne varsa düşünülmüş. Sanat dünyasına yolculuğunuz binaya girişinizle başlıyor zaten. Tahmin edeceğiniz gibi her yer tarihi, muhteşem, fantastik, acayip resimlerle kaplı, değil! Her yer simsiyah. Her şey simsiyah. Yerler, duvarlar, tavan simsiyah. Yer yön duygunuzu yitirip, günlük endişelerinizden arınmanız için. Biraz filozofi, biraz psikoloji...

Ne tarafa gideceeuk?

O karanlığın içinde bir yerde, hayal dünyasına dalmanız için. Salon girişinden önce bulunan ızgaralar da üzerinden geçerken sizi huzursuz ederek, her günkü durağanlığınızdan uyandırıp, algılarınızı biraz daha açıyorlar. Binada bulunan hemen her şeyin bir sebebi, simgelediği bir şey var. Delikli delikli ızgaralardan geçtikten sonra ses yalıtımlı minik bir odacığa geliyorsunuz. Bu minik odacık dikkat edildiğinde kuyruklu piyano şeklinde. Duvarlar kıpkırmızı ipek kumaş ile kaplı. Ve ses yalıtımı o kadar iyi ki; halı üzerinde yürürken ya da kendinizi dokunmaktan alıkoyamadığınız** duvarlara dokunduğunuzda çıkan en küçük ses bile bir notaya dönüşüyor. Ve siz bu odadan salona girdiğinizde, perde açılıyor ve kendinizi sahneye çıkmış gibi hissediyorsunuz. Salonun yerleri ahşap. Tak tak tak. Carmen'in feriştahı gelse bu kadar iyi takırdatamaz yerleri vallahi. Sonra gidip yerinize oturuyorsunuz o başka. Yerinizi bulup oturabildiyseniz bir başarı tabii; ama alkış kıyamet kopmuyor sizin için.

 Sonra salonu incelemeye başlıyorsunuz. Ne biçim salon bu? Nerede o allar, güller, doreler?

Onlar sizin içindi canlarım. Biz burada ciddi bir iş yapıyoruz, Sanat!! Her yer yine simsiyah. Yine bir hayal alemine yolculuk. Bu bina biraz gemiyi andırmıyor mu? Evet hayaller dünyasına çıkılan sanat yolculuğu deniz aşırı olacak belli ki!

     Salon hakkında biraz da teknik detay verelim. Koltukların altında minik delikler vardı. Niye ki, dedik. İçinde taş yünü varmış. Sergilenen oyunlar her zaman tam dolmuyor tabii. Yankı oluşumunu engellemek için, insan vücudunun emebileceği yoğunlukta sesi tutuyormuş bu özel koltuklar. Hı bu arada koltukların altından bahsediyorum, oturmayınca kapalı oluyorlar ya, ondan. Seyircilerin arkasında iki tane ekran vardı. Bu ni laa, dedik? Opera sanatçıları, operayı seslendirirken, orkestra çukurundaki şefi görebilmek için eğilmek zorunda kalmasınlar, diye düşünülmüşler. Hani orkestrayla opera sanatçısının ahengi bozulmasın, diye. Bir de sahnenin üzerinde bir ekran vardı. Opera sırasında söylenen eserleri genelde anlamıyoruz ya, anlayalım, diye koymuşlar. Altyazı (üstyazı bu durumda) geçiyor sözler. Ama yanlış hatırlamıyorsam Türkiye'de orijinal dilde geçiyordu bu şirin şeyler. Yani Almanca'ysa Almanca, Rusça'ysa Rusça, İtalyanca'ysa İtalyanca. Burada sadece ve sadece Fransızca. Anlıyorsunuz yani ne dediklerini, icada gel! Bu arada salon özel bir katman üzerine asılı. Yani temel üzerine oturtulmuş değil. Nedeni ise salonu dışarıdan gelebilecek titreşimlerden arındırmak. 1 Place de la Comédie, 69001 adresinde bulunan operanın altından geçen metroya dair hiç bir şey hissetmiyorsunuz yani. Hizmette sınır tanımıyoruz!

      Oyun hazırlıklarının yapıldığı, dekorların düzenlendiği odaları, salonları da gördük.

Koronun çalışma odası

Oyuncuların hazırlandıkları "loj" adı verilen odacıklar

 Gerçekten çok etkileyicilerdi. Dev asansörler vs. Ama eminim ki herkes için en etkileyici olan dansçıların hazırlandığı büyük stüdyo idi.

Muhteşem değil de nedir!

Normalde bu salonlar yerin dibinde olur. Kapkaranlık. Ama bu bizimki otur, bütün gün manzarayı seyret. Küçükken bir iki sene gittiğim bale kurslarına devam etsem olurmuş, belki bir gün burada çalışabilirdim, bile dedim kendi kendime. O kadar yani. Ayda bir pazar günü oda müziği yapılıyormuş bu salonda, belki ona katılırım. Fotoğrafta gördüğünüz ters duran mantar gibi şeyler de yine ses yalıtımıyla ilgili. Taş yünü dolu. Binanın temel yapı taşı, taş yünü yani.

Biz de arkadaşımız Bai'nin verdiği resital ile yetindik. Yetinmek denmez aslında ona; çünkü gerçekten çok etkileyiciydi. Eğer o parçayı çalmasaydı, biz bir parçamız yarım ayrılacakmışız .

      İç dekorasyonda, operanın eski halinden kalan tek odayı, oyun çıkışı görüyorsunuz. Biraz  restore edilmiş elbette. Öncekini bilemem; ama şu anki hali muhteşem.

 İnsan cidden bakakalıyor. Fotoğraftaki arkadaşım Bai. Adam tam bir salon beyefendisi!

 Önemli oyun yazarları için hatıralıklar. Dört tanesi de boş bırakılmış. Gelecekteki dahi yazarlar için!

      Tavanı süsleyen muhteşem fresklerden biri. Yıldız tutan adama dikkatle bakarsanız (evet bu kötü kalitede bile görülüyor) gövdesinde kare kare çizgiler görebilirsiniz. Nedeni ise hala bitmemiş olması. Bu da sanatın hiç bitmeyen, devam edip giden bir şey olduğunu simgeliyormuş. Sen onu benim külahıma anlat. Bütçeyi yetirememişler, sanatçı da bırakıp gitmiş işte:)

 Salon her açıdan güzel! 

      Akşamları binanın çevresindeki ışıklandırma, içerinin durumuna göre değişiyor. Örneğin bir opera sahneleniyorsa; ışıklar daha canlı yanıp sönüyor, yoksa zayıf zayıf. Sanki bina yaşıyormuş gibi, kalp atışlarını duyabiliyoruz. Gösteriler gün aşırı yapılıyor. Bir gün opera\bale, bir gün dinlence. Balerinlerin yaşları 25 ile 35 arasında değişiyormuş. Bizim Devlet Opera ve Bale'deki gibi küçük balerinleri yokmuş; ama küçükler korosu varmış.

      Bu arada opera fiyatları 10€'dan başlıyor, 94€'ya kadar devam ediyor. Eğer bu eşsiz deneyim için o kadar param yok, diyorsanız ücretsiz girişler de var. http://www.opera-lyon.com/ sitesinden takip etmeniz mümkün ya da gösterilerden hemen önce satılan ay ben hastalandım gelemiyorum, diyenlerin biletleri yarı fiyatından daha ucuz. Geel vatandaş, batan geminin mallarııı!!! 

      Ayrıca çarşamba ve cuma günleri  saat 12:30 ile-14:00 arasında -2. katta bulunan Amphithéatre'da  ücretsiz konserler dinleyebilirsiniz. Bu küçük salon da oldukça etkileyici. Aynı zamanda bir şeyler atıştırabilmeniz, içebilmeniz için küçük masalar da mevcut. Yaz akşamları da binanın dışında jazz konserleri veriliyormuş. İçimiz dışımız kültür, hizmet diyorlar yani. Ayrıca beleş kültürlenmenin bir diğer yolu da Conservatoire Nationale Superieur de Musique et Danse de Lyon. Kısaca konservatuar. Öğrencilerin verdiği ücretsiz konserlere katılım sağlayabilirsiniz. Hele son sınıf öğrencilerine denk gelirseniz tadından yenmez.

      Bu da opera ni la, diyenler ve\veya en meşhur operalardan Bizet'in yazdığı Carmen'nin 2015 versiyonuna bir göz atmak isteyenler için.

Hadi yine iyisiniz, sayemde birazcık kültürlendiniz!


 *Bizim bildiğimiz opera; çünkü başka cins operalar da var; Çin operası gibi.
**Hatta öğretmenimizin küçük oğlu kendini tutamayıp duvara sarıldı, o kadar yumuşaktı ki!


03.05.2015, Lyon

Yorumlar

Popüler Yayınlar